28 Şubat 2012 Salı

İsmail'in Planları

Şapkasını masaya koydu
Siyah bir kutunun yakınında
Beyaz kaplı kitaba baktı
Tek söz etmeden
Gülümsedi

İlacını hazırladı
Su istedi
Menekşe almayı düşündü

Fotoğraf çektirmeliydi yarın
Banyo yapmalıydı
Çiçekçiye de yarın uğrardı

Gökkuşağı belirirse bir an
Altından geçecekti
Saçlarını bulaştırarak renklere
Yağmur yağarsa
Adımlarını yavaşlatacak
Diliyle yanağından toplayacaktı damlaları

Uzun uzun yürüyecek
Kitapçı kapanana kadar
Dolaşacaktı

Çaydanlık da alırdı belki
Çay demler
Misafir çağırırdı

Çocuk parkında oturup
Salıncaklarda hayal ederdi kendini
Deli İsmail derlerdi ona ama
Derinliğini bilemediklerindendi

Bisikleti olsaydı
Deli İsmail’in diye geçirirdim içimden
Aklının içinden geçemezdim
Gözlerine bakamazdım korkusuz
Sorularım yavan kalır diye sormazdım

Anlayışına sığındığım gökyüzü
Derinliğine inandığım İsmail için beraber çalışalım


27 Şubat 2012 Pazartesi

Özgürlüğümsün

İnce düşünmeni seviyorum.

Sözcükleri şiir için saklamanı
Sessizlikte
Yüreğinin atışını
Seviyorum

Kavuniçi balık olmayı istemiyorum artık

Yaklaşıyorum yanına
Yaklaşıyorum
Yürümeyi seviyorum
Sarılıyorum sana
Ne güzel ki kollarım var
Hissediyorum
Bir kitap bırakıyorum masana
En sevdiğim şiir var içinde
Okuyabiliyorum
Gözlerimi sadece bunun için sevseydim keşke

Yaşamak bağırmak olsaydı
Zorlamaktan ibaret olsaydı
Zorlanmaktan ya da
Yazar mıydı Nazım?

Özgürlüğümsün

Aklımsın

Gerçeğimsin


Başlangıç



Başlangıç

Gümüşten   sabah
Gülüşünde saklı

Tam zamanı şiirin
Güneşin
Aşkın

Darısı başıma öyküsüne övgü
Ağaçlara takılan uçurtmaya mektup
İçilmesi ertelenmiş portakal suyu
Neşelendirir

Hatıra defterinin
İçinde saklı gümüşten sabah
Demiştim demenin önemsizliği
Denize doğru yürünen gece
Sesim oluyor bütün yapraklar

İçime doğru genişleyen sözcükler
Cümlenin içindeki zarf
Tüm tuhaf şeyler
Yutkunduğum intihar
Gümüşten sabahın
Dostluğu

Başlangıcı olmak ne güzel
Bir kitabın

22 Şubat 2012 Çarşamba

Aşk Şiirleri Antolojisi

Gözümde tütüyor Kuğulu
Bir canım daha var belki
Tek bir canım daha var
Sevgiye adanacak
Akün’de ya da Şinasi’de hangi oyun var
Koşa koşa gidilecek
İzlenecek
Gece oluyor
Işıkları azalıyor şehrin
Gözümde tütüyor Kızılay
Sevdiklerimden de çok
Sevdiğimin düşüncesi kaplıyor yüzümü
Gülümsüyor tüm heykeller ve güvercinler
Soğuk işlemiyor
Sanki iliklerimde güneş
Sanki damarlarımda deniz
Sevdiğimin sözcükleri kaplıyor belleğimi
Şiir yazma isteğiyle duruyorum
Gözümde ne İstanbul
Ne başka şehir
Aklıma geliyor masmavi sorular
Yorulmuyorum
Sıkılmıyorum
Korkmuyorum
Aklıma geliyor Kaptan şiiri
Ataol Behramoğlu
Kasımpatı
Dalıyor gidiyorum gözlerine
Yeryüzü “Aşk Şiirleri Antolojisi”  oluncaya dek
Öpüyorum seni


19 Şubat 2012 Pazar

Bir Kadeh Rakı


Trenler geliyor aklıma
Hep kırmızı
Yolcular
Hep telaşlı
Bavullar
Hep yorgun
Saat hep kederli
Reşat Nuri’nin romanlarındaki gibi

Bir rakı kadehi
Ne anlatır?
Belki zarif bir el
Belki dokunaklı bir şiir
Vedadır belki

Seslenirken aklıma
Aklımın almadığı ses tonuyla
Dilimde açılan yaraya ilaç olur
Nietzsche’nin sözcükleri

Tenimde açılan uçurumda
Şiirleri dolaşır
Bedri Rahmi’nin

Bir kadeh rakı ne anlatır?
Yağmur yağıyorsa
Aklında trenler hep kırmızıysa
Bir kadeh rakı yakışır Ağustos’a
Bu Ağustos bekle beni
O tren garında

Sevinç

Sevinçle tanışalı yıllar olmuştu ama Sevinç’i yeni yeni tanıyor ve tanımaktan mutluluk duyuyordum. Bu mutluluğu nasıl anlatacağımı bilmiyordum. Sevinç’in kafasının karışık olduğu şu dönemde düşündükleri ve söyledikleri beni  derinden etkiliyordu ...
Sevgi ve iktidar üzerine konuşmuştuk geçen gün. Sorular sormuştu Sevinç. Rüzgarın yüzüne değmesinden ve insanların yüzündeki çocuksu ifadeden nasıl da mutlu olduğunu anlatmıştı doğallıkla.
Sevinç’in yanında olmak, koluna girerek yürümek iyi gelmişti.
Çıkarsız bir ilişkinin doğallığına bırakmıştım kendimi.
Zaman su gibi akıp geçiyordu.
Sohbet hiç bitmeyen bir şeydi belki de. Zihinlerimizde sohbet etmeyi sürdürüyorduk. Sevinçle sohbet ederken de eve döndüğümde de bu sohbetin etkisi altındaydım.
Dünyadaki bütün olumsuzlukların üstesinden gelebilirdik. Yeter ki düşlerimiz ve düşüncelerimiz olsun. Yeter ki tek bir kişi inansın bize. Zamanla ve yaşamla savaşmamayı öğreniyorduk. Zamanın kolları yoktu ve bu yüzden bize sarılamazdı. Biz ona sarılıyor ve onun kolları oluyorduk yeri gelince. Yaşam kendi kendine yürüyemiyordu. Yaşamın ayakları oluyorduk.
Cılız akan bir dere ya da yeşilden sarıya dönen bir yaprak gördüğümüzde canlılık şarkısı söylüyorduk.
Bir gün lunaparka gitmeliyiz dedim. Sevinç şaşırdı ama şaşkınlığını hemen üzerinden atıp bir gün de hayvanat bahçesine gidelim dedi. Ne çok gün var değil mi dedim. Sevinç’in gözlerinin içi güldü.
Ayrılma anı geldiğinde Sevinçle dost olduğumuzu biliyordum ve bu bilgi diğer bütün bilgilerimden daha değerliydi.

18 Şubat 2012 Cumartesi

Hemen Gitmesen

Dağınıklığıma çare bulunur
Dertlere kafa yorulur
Simit paylaşılır
Dur gitme hemen
Yeniden başlayalım
Tekrar yaşayalım
Sarılıp kalalım
Şu yeryüzünün ışığı çoğalsın
Derin düşüncelere dalalım
Yetişelim gökkuşağı otobüsüne
Duamda ve dileklerimde
Birlikte ve iyi olmak var
Dur gitme hemen
Kal
Öyle çok kal
Derin düşüncelere dalalım
Ne saat ne takvim bizi uyandırmasın
Ne kapı çalsın ne telefon
Hayat ufak ufak çekilsin sahneden
Ölümsüz olalım
Dert değil ya ölüm
Yan yana
Yana yana yaşayalım


16 Şubat 2012 Perşembe

Beşinci Mevsimde


Ucu bucağı olmayan sevincin içine yerleşmiş ufak bir kuruntuydu ölüm. Büyürse gözümüzü korkutabilirdi. Büyürse büyüsün dedin sen. Aldırmamak gerektiğini söyledin. Üstüne giydiğin yeşil ceket sana nasıl da yakışmıştı. Gökyüzünün bir köşesinde oturuyorduk sanki. O kadar mavi ve o kadar beyazdı ki etraf…
Islık çalıyordun. Islık çalmak sana o kadar çok yakışıyordu ki…Çocukluğunda mızıka mı çalıyordun bilmiyorum ama ben çocukluğunu öyle hayal etmek istiyorum.
Sana yakışıyor her kurduğun cümle. Sana yakışıyor susuşların. Sana yakışıyor bakışların.
Yanımda olduğunda sana bakıyorum. Sana bakmanın çok çeşitli yollarını buluyorum.  Seni yakından da uzaktan da sevmenin tadını çıkarıyorum.
Ölüm ah ölüm diye hayıflanmayacak kadar cesur ve yaşam doluyuz.
Gökyüzünün köşelerinden taşıp deniz kıyılarında buluyoruz birbirimizi.
Bir balıkçının gözyaşı canımızı yakıyor.
Bir annenin ağıdı canımızı yakıyor.
Uykularımızda hep tetikteyiz. Uyandığımızda birbirimize sarılıp cesaretle güne başlıyoruz.
Sana yakışıyor dört mevsim ve ben beşinci mevsimde de seni sana yakıştıracağım. Seni sevmekten vazgeçmeyeceğim demektir bu.

12 Şubat 2012 Pazar

Gül



Gül taşırım
Gül ağlarım bu saat
Gül nasıl ağlanır
Nasılsın?

Masaya koydum gülü
Sabaha karşı elini hissettim saçlarımda
Uyandım
Ne saat var ne yatak
Ne dün okuduğum kitap
Ellerin var
Güleç

Nasılsın?
Vazoya yerleşti gül
Akıllı bir kedi gibi
Gözlerini kapama

Nasılsın?
Hep kırmızı güller var aklımda
Gözlerini açarken bu sabah
Gül

Güle dönüşen ne varsa
Aklıma geliyor
Ama senin geldiğin gibi değil

Sen aklıma nasıl geldiğini bilsen
Bilebilsen
Güllük gülistanlık olurdu ömür

Bildiğin gibi değil diyorsun
Bu gül başka

Anlatmanı bekliyorum
Susuyorsun
Susmak güllerin kıyısında
Nasılsın?

Ne kanıt
Ne çıkarım
Ne dört işlem
Gülünce sen
Gül taşıyorum yalnızlara
Gül taşıyorum
Güllük gülistanlık bir ömür için
Aklıma gelişini anlatmalıyım
Susarak
Bu zor değil
Daha zoru var
Güller taşıyor

Gül ne olur
Ne olur gül

Korkusuz

Kırıldığım deniz
Çözüldüğüm dağ
Vedalaştığım dildir şizofreni

Dilimin ucuna gelen sözcükler için
Cesur bir cümle kurmalıyım

Ölümün ucuna gelen yaşamım için
Dürüst olmalıyım

Aşk kokuyorsa bileklerim
Evren bunu bilir

Şizofreni bu şiirden geçsin
Aşk bu şiirde sürsün
Sonsuz hüzünlü
Sonsuz derin
Sessizlikler

Ben yangınım
Yanmaktayım
Yangının korkusu olmaz cehennemden

11 Şubat 2012 Cumartesi

Nedir?

Kendi kendine konuşmak, düşlemek ve özlemek midir?

Korka korka yaşamak mıdır?

Kötü olmak mıdır?

Değildir!

Cesur adımlardır. Çarpan yürektir. Paylaşılan güzelliklerdir.
Anlamdır. Anlamlı anları saklamaktır. Anlamlı anlara bir yenisini katmak için sabırsızlanmaktır.

9 Şubat 2012 Perşembe

Kar Yağıyor

Kar yağıyor bu gece
Üşüyor evren
Evsizlerin sırtında keder

Kar yağıyor bu gece
Başkalarının duymadığı seslerden aşkı dinliyorum

Kar yağıyor Ankara’ya
Güneşi özleyenler için
İlkbaharı çağırıyorum

Herkesin evi olmalı
Dilek tutabilmeli çocuklar
Aç kalmamalı
İlaç bulabilmeli
Üşümemeli kimse

Bu gece
Bu evrenden çok şey istiyorum
Olmayan seslerden aşkı dinliyorum

İster dahi olayım
İster deli
Değişmezdim kendimi

İster yoksul olayım
İster zengin
Değişmezdim sevgimi

Bu gece kar iliklerimde
Üşümekten uyuyamayan bir çocuğun umuduyum
Bu gece kar iliklerimde
Doğuyorum
Bu gece kar iliklerimde
Ne tuhaf
Güneşi özleyenler için
Bu şiirde duruyorum


8 Şubat 2012 Çarşamba

Kötünün Ölümü


İçimdeki kötü öldü
Doğarken masmavi deniz
İçimdeki kötü öldü
Bir kitabın sayfalarına daldığımda
Yunuslarla yüzer gibi
Kelebekleri izler gibi bir his
Dua eden bir gemi düşlerim
Saflığın şarkısını söylüyor
Kar bu
Karanfil şu diyecek kadar cesurum
Maviyi kiraza söyledim
Kiraz gökkuşağını çağırdı
Gökkuşağından masal annem göründü
İçimdeki kötü öldü
Gerçeğin üstündeyim şimdi
Sahaftayım belki
Belki de lunapark
Pek de mühim değil
Derinlerde gördüğüm tutku
Köklerimde öptüğüm buğu
Her şey
Bu kuğu için
İçimdeki kötü öldü
Her şey kuğu için
Aşk mı kuğu mu diye sorulmasın hiç
İçindeki kötünün ölümünü duyanlar bilir
Aşktır kuğu

4 Şubat 2012 Cumartesi

Desem ki


Desem ki şu gökyüzündeki renklerde kayboluyorum. Beni bulursun.
Desem ki bütün sözcükleri unutuyorum. Bana yeniden öğretirsin.

İçimden geçenleri
Gelecekten ne beklediğimi
Geçmişe yüklediklerimi anlayansın.

Sabırlı anlamımsın. Şaşırtanımsın.

Desem ki çok özledim.
Çok özledim...

3 Şubat 2012 Cuma

Cam mı?

Yüzümün ve yüreğimin bir yarısı camdan. Denize bakıp kalıyorum saatlerce. Camdan yüzümü güneşin değdiği denize daldırıp çıkarıyorum. Camdan hayaller kuruyorum. Her an kırılabilecekleri ihtmalini seviyorum. Camdan hayaller kırılırsa canıma değer ve canım yanar. Canım yanınca da vazgeçmem kolay kolay. İnsanın kendi canından değerli hayalleri olabilir.

Yüzümün ve yüreğimin bir yarısının camdan olduğunu bilerek yaşamak zor. Kim ne derse desin pek aldırmıyorum. Bir akvaryum olduğumu da düşünüyorum zaman zaman. Balıklarımdan hem de en sevdiğim balıklarımdan birinin adı kaygı. Kaygı diğer balıklardan daha hesapsız. Belki de onu hesapsızlığından seviyorum. Kaygının yüzümün camdan yanında hep yeri var.

Bazen "bu kadar da olmaz" diyorum kendi kendime. Kırıl ve dağıl artık diye bekliyorum. Yarım kalmak istiyorum. Camdan yanım dağılsın. Kırılıyor ama dağılamıyor. Bu işin sırrı nedir bilmiyorum.

Sana ve tüm sevdiğim insanlara gökyüzündeki güvercinleri göstermek isteğiyle yazıma son veriyorum.

2 Şubat 2012 Perşembe

Cümleler ve Sözcükler



Dün güzel bir cümle kurdum. Bu sabah o cümle uyandırdı beni.

Yarın daha güzel bir cümle kuracağım.

Cümle kurma düşüncesi bile beni kışkırtıyor.

Cümle kurmaksızın yaşamayı hayal edemiyorum.


İnsanların telaş içinde işlerine ve okullarına dağıldığı şu saatlerde içimde cümle olmayı umutla bekleyen sözcükler var.


Bir cümleye ait olmak istiyor benim varlığım da.

Bir sözcük kadar özlem duyuyorum.

Bir sözcük kadar özlüyorum yerimi.

Belki de varlığım güzel kurulmuş bir cümledir de kendini sözcük zannediyordur.