17 Temmuz 2013 Çarşamba

Ben Bu Kitabı Okudum : Göçmüş Kediler Bahçesi





Yıllardır elime alırım ve ilk öyküyü okumakta zorlanırım ama bu yıl zorlandığım hissinin üzerinde durmayarak kendimi  diğer öykülerle buluşturdum.  İyi ki de bu buluşmayı bu yaz yaşadım. 

Kitabı bitireli üç ya da dört gün oldu ama etkisi yıllarca sürecek.  Bilge Karasu’nun  öykülerinin içine dahil oluşuma ve dahil olarak okurken yaşadığım acıya ve mutluluğa bakıyorum ve iyi ki daha fazla gecikmemişim diyorum.

 İnsanın duyguları karıştığında bu kitabı açabilmeli ve bir öykü seçebilmeli. İnsan sevgi konusunda şaşırdığında ve kederin nasıl da sevinçli bir duygu olduğunu anlamak istediğinde mutlaka bu kitaptan bir öykü okuyabilmeli.

Öyküyü yaşatan yazarın diğer kitaplarını okuma düşüncesi tutkuyla yaşamıma girmiş bulunmakta. Her öyküye nasıl başladığına dikkat kesildiğim yazarın zekasına, inceliğine ve derinliğine ve o derinliği aktarırken başvurduğu anlatıma hayran kaldım. Öyküleri yazmak ve okumak kolay ama yaşatmak…

Zorluklardan, sevgiden, sabırdan uzaklaşmamak gerekiyor. Göçmüş Kediler Bahçesi’ni okumakta neden zorlandığımı biliyorum. Sevgiye ulaşmak için zorluklara sabırla katlanmak ve kendimizi dönüştürmek gerekiyor.

 Bu yıl da bu kitabı bıraksaydım kitabı bana 2006 senesinde hediye eden dostuma, kendime ve gelecekteki her dostluğa  haksızlık etmiş olacaktım.

Bu kitabın  şu ana kadar okuduğum kitaplarla ilişkiye girmesi için onu kütüphaneme bırakacağım. İnsan olarak değişmiş ve dönüşmüş olduğumu hissedip kalemi ele aldığımda öyküyü yazmanın öyküyü yaşatmak için yeterli olmadığını bileceğim.


“Kirpiliğine bakmadan , şehirde yuvalandığı için yiğit; bir gece yuvasından çıkıp dünyayı öğrenmeğe kalktığı için de delice yürekli…” olmak dileğiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder