13 Ekim 2015 Salı

Zaten Böyle Yaşamanın Anlamı Yok






Özgürlüğün karşısında baskı olmasının ya da yaşamın karşısında ölüm olmasının en önemli sonucu insanların özgürlük için direndikleri noktada baskı görecek olmalarıyla korkutulmaları ve yaşamdan yana oldukları takdirde ölümle korkutulmaları olmuştur ve günümüzde de bu tehdit sürmektedir.
Korkunun ortadan kalkması ve ölümün ya da baskının artık korkutucu olmaması iktidarı rahatsız edecektir. Çünkü insanlar korku nedeniyle istemedikleri işleri yapar ya da düşünmediklerini söyleyebilirler. İnsanlardaki korkunun ortadan kalkmasıyla özgürlüğe ve anlamlı bir yaşama ve bireyin gerçek anlamda sağlıklı ve üretken olmasına ve yaşadığımız dünyanın iyileşmesine erişilebilecektir. Dolayısıyla ölümün ve çeşitli baskıların yıldıramadığı, korkutamadığı insan için özgürlük mümkündür. Aksi takdirde yaşamımızdaki korku unsurları bizim nasıl yaşayacağımızı belirlemeye devam ederler. J. Butler şöyle demektedir: Tahakküm stratejisinin amacı ölüm kalım mücadelesinin yerini almaktı. Ama önceki versiyonda ölüm ötekinin şiddeti ile meydana gelmekteydi; tahakküm, yaşamın bağlamı içinde ötekini ölüme zorlamanın bir yoluydu.
Yasemin Şenyurt

An Kara

güvercin
güvercin 
barış demektir

gözlerinde yaş
biriktirir aklın
güvercince 
konuşalım

bu yara sarılmaz

ah
bir türküdür
ah

ölümce konuşanlara inat
ölümle korkutanlara inat
güvercince yaşayalım

gözlerimiz söylesin türküyü
bu yara sarılmaz

ağaçtan korkan
ağaca düşman olanla
arkadaş olunmaz

ben ismimi unutsam da bir gün
güvercince anlatırım kim olduğumu
ben yılları unutsam da bir gün
geleceğe inanırım

An kara
Kara an
Ben kendimi garın önünde bulurum
Korkarım
Yaralanırım
Ölürüm

Sarılırım gökyüzüne
Öfkem kalır
Umudum yaralanır
Bir cümle kursam 
İçim parçalanır

Yasemin Şenyurt

7 Ekim 2015 Çarşamba

Yaşam Diyorduk Adına

Prof. Dr. Sabri Büyükdüvenci'nin öğrencisi olarak  bu şiiri kendisine yazdım. Sabri Hocam sizi iyi ki tanıdım ve öğrenciniz oldum...


Yaşam diyorduk adına
Verdiğimiz mücadelenin
Yorgun da düşsek
Kırılsa da cesaretimiz
Yaşam diyorduk adına
İnatçı bazen
Bazen fedakar

Çiçekleri ve kitapları seviyorduk en çok
Hayvanları ve gökkuşağını
Gökdelenleri sevemedik
Kardelenler varken
Yaşam diyorduk adına
Bir çocuğun yanına eğilmenin
Bir ustayı saygıyla izlemenin

Yaşam diyorduk adına
Özgürlüğü savunmanın
Özgürlüğü anlamanın
Yaşam diyorduk 
Sözcüklerin boğazımızda düğüm oluşuna

Yaşam diyorduk biz
Felsefe derslerinde
Sorular sorular sorular içinde
Yaşam diyorduk adına
Saydığımız ve sevdiğimiz bir hocamıza veda etmenin
Yaşam diyorduk 
Sonbaharın da ilkbaharın da
Artık eskisi gibi olmadığını anladığımızda
Başka türlü anlatamadığımızda
Acımızın derinliğini
Yaşam diyorduk adına

Yasemin Şenyurt

4 Ekim 2015 Pazar

Şah Mat Hakkında Bir Değerlendirme



Sanrılardan büyüklük sanrısı, kötülük görme sanrısı ile tanışmış biri olarak Şah Mat filmini izlemeye başladığımda Akıl Oyunları'na benzer bir başarı öyküsü izleyeceğim düşüncesine kapılmıştım. Ne kadar yanıldığımı film bittiğinde anladım. Bir başarı öyküsü izlemiştim ama içim buruktu film bittiğinde. Filmin başlarında Bobby Fischer'ın satranca olan ilgisini  ve ilk yenilgisini izlerken tansiyonun bu kadar artmasını beklemiyordum. Satranç tutkusunun ve olası hamlelerin bir insanın hayatını baştan sona kaplamasının yolculuğuydu film. Dikkat dağınıklığı, konsantrasyon kaybı ve  aşırı hassasiyet her insanın yaşayabileceği sorunlardır mutlaka ama şizofreni hastalığına bağlı olduğunda bu sorunlar işimize odaklanmada neden zorlanabileceğimizi anlayabilirsiniz filmi izleyerek. Filmi izleyerek bir insanın sağlığını kaybediş öyküsünü izlediğinizi de düşünebilirsiniz ama ben filmi izlediğimde ve film bittiğinde arkadaşıma insanın sevdiği şeyi yapmasının çok etkileyici ve yaşamını derinden belirleyen ve güzelleştiren şey olduğunu düşündüğümü söyledim. Sanrılar, halüsinasyonlar ve bunların tedavi edilmemesi sonucunda durumun kötüye gidişini de düşünebilir ve bir insanın sağlığından değerli midir başarılı olması diye sorgulama olanağı da bulabilirsiniz. Boby Fischer'ı kendisi yapan satranç tutkusudur ve bence her insan bu hayatta bir tutkuyla bir işe bağlanabilmelidir. Söz konusu olan şizofreni hastalığı olduğunda tedavinin önemi yadsınamaz. Bu film bence çok açıdan tartışılabilecek ve farklı görüşlerle bizi farklı noktalara taşıyabilecek bir filmdir. Yenilgi karşısında hepimiz çocuklaşırız genelde ama kazanmaktan korkmak nasıl olabilir ki diye düşünüyorsanız bence bu filmi izleyin ve Bobby Fischer'ın  sağlığını yitirmeden  tutkuyla satranç oynayabildiğinde neler olabileceğini düşünün. Tutku mu sağlık mı diye sorarsanız bence her ikisi de ama bu her ikisi seçeneği her  zaman mümkün değilse işler karışabiliyor. Dört hamleden sonra milyarlarca olası hamle olması insanı aşırı uçlara götürebilir filmde söylendiği gibi...İyi seyirler.
Yasemin Şenyurt

Bağımsız Yaşam İçin Kişisel Bir Not



Gözlerim inatçı bir umutla açıldı. İki kedim ayak ucumda uyuyordu. Biraz doğrularak onlara baktım ve onlara seslenmeme rağmen onlar da uyanıp bana baktılar. Gün başlıyordu ama ben yataktan kalkamadan bir rüyaya dönüştüm. Dönüşe dönüşe bir rüyaya mı dönüştün demeyin sakın. Yol yorucu, uzun ve engellerle dolu olduğu halde tuttum bileklerimi tuttum onları ve yola ikna ettim. Karşıda ve belki biraz uzakta çok anlaşılmamış bir insanı gördüm. Yürüdüm ve hep yürüdüm. Saate bakabilirdim, ajandaya bakabilirdim ve sözümü tutmayabilirdim ama bu en çok kendime ihanet olurdu. Kendime, değer verdiklerime, önemli bulduklarıma baktım ve uzun süre olduğum yerde düşüncelere daldım. Anlaşılmamış bir insanı size anlatmak istedim çok sade bir şekilde onun istediğini ve ne dediğini ve benim ona dediklerimi anlatmak istedim. Gözlerim hala açık. İnatçı umudumu saklıyorum ve aynı anda bir üst kata çıkarıyorum ve aynı anda bir alt katta inatçı umutla  çalışıyorum. İşimi değerli kılan bu inatçı umudun geleceği şekillendirecek ve özgürlüğü geçerli kılacak olmasıdır. 

Bence bağımsızlık ve yaşam başlı başına değerlidir ama birlikte ele alındığında değeri kat kat artar. Rüyamda ülkemde engelli ve engelsiz insanların birlikte bağımsız yaşam için yürüdüklerini ve en öndekilerin en arkaya geçmekte ya da en arkadakilerin en öne geçmekte sakınca görmediklerini ve tereddüt etmediklerini gördüm. Eşit haklar, içermeci eğitim, kişisel asistanlık nedir diye düşüne düşüne rüyama nokta koydum. Yeni bir rüya için, dönüşmek, dönüştürmek için inatçı umutlarımızla yola koyulalım. Murathan Mungan Yalnız Bir Opera şiirinde şöyle der: "Yapacak ne çok şey vardı ve ne kadar az zaman"

Yasemin Şenyurt