Kıvamına
gelmişti gece. Yalnızlığın üzerine şiir sürüyordum. Anıların içini açarak içimi
ısıtıyordum. Diğer pencerelerden gelen ışıklar yavaş yavaş sönerken huysuz bir
çocuk gibi tutturuyordum: O ana beni ışınla Tanrım!
Meşgul
de olsam, başım kalabalık da olsa, ağrım sızım da olsa yüzüm güleç, inadım inattır. Yüzüm güleç,
dikkatim dağınık, biraz da sakarım. Yine de direksiyonu bana verdi hayat baba.
Kaza yapabilirsin ama ölmek yok demesinin üzerinden seneler geçti.
Kıvamına
gelmişti gece. Dilediğim tek şey vardı. Sokaktan geçen araba sesleri azalırken
masum bir çocuktum ve tutturuyordum: O ana beni ışınla Tanrım!
Telaşe
müdürü derler bana. Yaza yaza sildiğim kötü huylarım var. Yaza yaza
dönüştürdüğüm sessizlik var. Yaza yaza denediğim cümlelerin bana sitemi var.
Telaşe müdürü demekte haksız da sayılmazlar. Ne derlerse desinler sevildiğimi
de hissettirirler. Yaza yaza o telaşe
müdürlüğünden istifa etmek isterim.
Kıvamına
gelmişti gece. Tanrının o an “bir, iki, üç” diye saydığını duyuyordum. Onunla
anı saklambacı oynayacağımızı biliyordum. İtiraz ettim. O gece oyun oynamak
istemiyordum. Tanrı böyle itirazlara alışkın değildi. Biraz ısrar etti oyun
konusunda. Ben inadım inat, yüzüm güleç tutturdum: Beni o ana ışınla Tanrım!
Yasemin
Şenyurt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder