3 Eylül 2016 Cumartesi

Dinleme Ustası




Çiçekleri koklayarak ilerledi rüyasında. Uyandı, saatin alarmını kapattı, miskin miskin etrafa bakındı. Tembel gözleri kendi yaşamı için bir kafiye arıyordu. İçinde “devam et” geçen uyumlu sözcükler öbeği olmalıydı. İçinde “meraklı ve ilgili ol” geçen görüntüler yakalamalıydı. Eğer bunları yapmazsa diğer insanları hiç anlayamazdı. Dinleme ustası olması gerekiyordu. Sessiz saydığı şeyleri kokularından, biçimlerinden dinleyebilmeliydi. Kulaklarını dört açması gerekiyordu önemsiz ya da az önemli dediklerine bile… Can kulağıyla anlamak için önemli ya da önemsiz ayrımından da vazgeçebilirdi.

Uyandı, saatin alarmını kapattı, kedilerine günaydın dedi içten. Portakal kokusu duydu. Kolonyadan mı acaba diye düşündü. Portakal kokusunu büyüterek kendini portakal ağaçlarının arasında hissetti. Bunu nasıl yaptığını bilmiyordu ama bu yaptığı şeyin kendisine iyi geldiğinden emindi. Dinlemek, denizi, masayı, böceği… O zaman sürekli öykülerin olur. Sürekli öykülerin olursa daha farklı bir insan olursun. Kolay kolay kırılmayan, hırçınlaşmayan ve gerçekten anlayan biri olursun.
Portakal ağaçlarının arasında yürürken hissettiği duyguyu tanımlamaya ve tamamlamaya çalıştı. Portakal kokusundan gözleri doldu. Kendi kendisine sabah sabah ağlanmaz diye kızacaktı ki…Kızacaktı kaşlarını çatarak, yüzünü asarak, gözlerini kısarak. Hooop! Portakallardan biri onunla konuşmaya başladı. “Devam et, keşfet” diyen o portakaldı, emindi. Bir şey daha söyleyecek mi diye bekledi ama ses seda çıkmadı portakaldan. İki portakal ona göz kırptı. Başka bir portakal onu hiç umursamadan şarkı söylüyordu. Sözlerinin bir kısmını duyabiliyordu ama emin olamıyordu duyduklarından.


Uyandı, dün geceyi düşündü. Hep o kolonya sayesinde dedi. Dinleme ustası olacağım dedi kendi kendine. Önce susabilme cesareti istiyorum. Başucundaki kitaba kaydı dikkati. Kitap seslendi kendisine: Konuşa konuşa değil dinleye dinleye anlaşır insanlar. 

Yasemin Şenyurt

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder