8 Temmuz 2017 Cumartesi

Sait Faik'e Mektup-Öykü 2

Fotoğraf: Yasemin Şenyurt


“Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya…İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya…Hırsızlıkların, başkalarının hakkına tecavüz etmelerin bol bol bulunmadığı…Pardon efendim! Bol bol bulunmadığı ne demek? Hiç bulunmadığı bir dünya…”
Ay Işığı

Dünyayı bu hale getiren kılçık sistemin yerinden edilebileceği hayali ile tohumlar ekiyorum.
Ezberimde şiirler var.
Ağacın köklerinden öpüyorum, büyü.
Dalgalanan gözlerim, haykır.
Alın terinde umudunu koruyan adam/kadın/çocuk, söyle. Söyle neden kolay değil.
Başım sıkışınca koşan arkadaşım, gözlerime güvenen sevdiğim, uyanışım, ağlayışım anlat kimim ben.
Bu gül, bu zeytin, şu bahçe, o kalem diyebildiğim berrak dilim, Türkçem, şiirim, daldığım denizim durma. Gürül gürül umut, ak, taş, dolaş bütün vücudumda.
İnsanca olsun istedik en hakiki kavga.
Karanlıkta bıçaklanmasın istedik kimse.
Çocuğun denizi başka, hayali başka, yaralanmasın hayallerinden.
Yaralı bir hayal yüzünden küsmesin dünyaya.
Dalgalanan gözlerim, haykır bunu. Kim olmuşsam ve ne olabileceksem borçluyum. El emeği göz nuru yaşamlara borçluyum. Şairlerin dalgınlığına, rüzgarın esmesine, kedilerin mırıltısına borçluyum. Güneş kırıntısı gördüm mü yaz gelir ruhuma. İnanılmaz bulurum taşları. Kalelere bakakalırım. Sincaplarla konuşurum. Benden adam olmasa da şiir olur.
Ağacın köklerinden öperken görenler yerimi yurdumu bilmediğimi sansınlar.

Yasemin Şenyurt
2017 Temmuz
Ankara









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder